Haberler
Tarihî Şehirlerin Sanatsal Mirası Neslişah Sultan Fikir Atölyesi'nde Tartışıldı
Neslişah Sultan Fikir Atölyesi’nde, tarihî şehirlerin estetik ve kültürel mirası üzerine kapsamlı tartışmalar gerçekleştirildi. Prof. Dr. Aynur Atmaca Can, tarihî yapıların modern mimariye ve toplumsal hafızaya olan etkilerini vurguladı.
22 Kasım 2024Neslişah Sultan Fikir Atölyesi’nde düzenlenen etkinlik tarihî şehirlerin estetik değerleri, kültürel mirasın modern dünyaya etkileri ve bu yapıların korunarak geleceğe nasıl aktarılabileceği üzerine yapılan derin tartışmalarla öne çıktı. Moderatörlüğünü Prof. Dr. Aynur Atmaca Can’ın üstlendiği etkinlikte, tarihî şehirlerin ve yapılarının mimarî açıdan önemi, geçmişten bugüne taşıdığı kültürel birikim ve bu mirasın modern kent yaşamına entegrasyonu üzerine önemli açıklamalar yapıldı. Atölyede tarihî yapılarla modern dünyayı buluşturmanın yolları bu yapıları koruma ve restore etme süreçlerinin zorlukları ve kültürel mirasın sürdürülebilirliği konusunda kapsamlı görüşler paylaşıldı.
Prof. Dr. Aynur Atmaca Can, konuşmasında tarihî şehirlerin ve yapıların inşa edildikleri dönemin estetik anlayışını, kültürel ve sanatsal birikimlerini yansıttığını vurguladı. “Tarihî yapılar, yalnızca mimarî unsurlar değil; aynı zamanda o dönemin sanatsal zevkini, toplumsal yapısını ve kültürel birikimini taşır. Bu yapılar, geçmişle bugün arasında kurulan bir köprüdür,” diyen Can, bu yapıların modern mimari üzerindeki etkilerinin göz ardı edilmemesi gerektiğini belirtti. Tarihî yapılar bulundukları coğrafyanın kimliğini ve tarihsel birikimini yansıtarak modern dünyaya estetik ve kültürel açıdan önemli katkılar sunmaktadır.
Bu bağlamda tarihî şehirlerin sadece fiziksel varlıklarıyla değil, taşıdıkları anlam ve değerlerle korunması gerektiği atölyede sıkça dile getirildi. “Her bir tarihî yapı, bir dönemin sanatsal dokusunu bugüne taşıyan canlı birer kültürel semboldür. Bu yapıların korunması, kültürel hafızanın sürdürülebilirliği açısından büyük bir öneme sahiptir,” diyen Can, tarihî yapıların sadece estetik bir değer olarak değil, aynı zamanda toplumsal hafızanın korunması için de önemli olduğunu ifade etti.
Atölyede yoğun olarak tartışılan bir diğer konu ise tarihî şehirlerin mekân ve yer ilişkisi ekseninde ele alınmasıydı. Prof. Dr. Can, her bir tarihî yapının bulunduğu yerle ve çevreyle kurduğu organik bağın o yapının kimliğini ve kültürel anlamını belirlediğini vurguladı. “Bir tarihî yapıyı yalnızca fiziksel bir bina olarak görmek, o yapının taşıdığı kültürel ve tarihî anlamı göz ardı etmek olur. Her yapı, bulunduğu yerle, çevresiyle ve toplumla bir ilişki kurar. Bu ilişkiyi korumak, o bölgenin kimliğini korumak demektir,” diyen Can, tarihî şehirlerin modern kentleşme süreçleriyle uyum içinde korunmasının gerekliliğine dikkat çekti.
Tarihî yapılarla modern kentlerin uyumu konusu da derinlemesine ele alındı. Katılımcılar modern kentleşmenin getirdiği yoğun yapılaşmanın tarihî mekanlar üzerindeki baskısını tartışarak bu yapıların özgün dokusunu koruyarak modern kent yaşamına nasıl entegre edileceği üzerine çeşitli görüşler sundular. Tarihî yapıların bulundukları bölgenin kimliğiyle organik bir bağ kurduğunu belirten katılımcılar bu yapıların sadece estetik birer unsur değil, aynı zamanda toplumsal hafızayı canlı tutan unsurlar olduğunu dile getirdiler.
Atölyenin bir diğer önemli başlığı ise tarihî yapıların restorasyonu ve korunması sürecinde karşılaşılan zorluklar üzerineydi. Prof. Dr. Can, restorasyon sürecinin yalnızca fiziksel bir yenileme olmadığını, aynı zamanda bir yapının kültürel ve sanatsal anlamını da koruma süreci olduğunu belirtti. “Bir tarihî yapıyı restore etmek, onun fiziksel varlığını sürdürmenin ötesinde, taşıdığı tarihî ve sanatsal anlamı da korumaktır. Bu süreç, büyük bir sorumluluk ve bilimsel titizlik gerektirir,” şeklinde konuşan Can, restorasyon çalışmalarında özgün dokunun korunmasının büyük bir öneme sahip olduğunu vurguladı. Katılımcılar restorasyon süreçlerinde tarihî yapıların dokusuna zarar vermeden estetik ve sanatsal değerlerinin korunması gerektiğini belirttiler.
Atölyede geniş yer bulan bir diğer konu ise tarihî yapıların korunarak geleceğe nasıl aktarılacağı ve bu süreçte toplumsal bilinç ve farkındalığın nasıl artırılacağı üzerineydi. Katılımcılar tarihî yapıların sadece bugünün değil, gelecek nesillerin de sorumluluğu olduğunu belirttiler. Bu yapıların korunmasının kültürel sürekliliğin sağlanması açısından hayati bir öneme sahip olduğu ifade edildi. Prof. Dr. Can, kültürel mirasın korunmasında toplumsal farkındalığın artırılması gerektiğini vurguladı.
Katılımcılar özellikle genç nesillerin tarihî yapılarla olan bağlarını güçlendirmek için bu yapıların eğitsel ve kültürel etkinliklerde daha fazla kullanılması gerektiğini belirttiler. “Tarihî yapılar, yalnızca birer mimarî eser değil, geçmişin izlerini taşıyan birer canlı kültürel varlıktır. Bu nedenle, bu yapılarla olan bağımızı korumak, toplumsal hafızayı korumak anlamına gelir,” diyen Can, tarihî yapılarla toplumun bağını güçlendirmenin, kültürel sürekliliğin sağlanmasında önemli bir adım olduğunu ifade etti.
Neslişah Sultan Fikir Atölyesi tarihî şehirlerin estetik ve kültürel mirası üzerine yapılan derinlemesine tartışmalarla büyük bir farkındalık yarattı. Prof. Dr. Aynur Atmaca Can, tarihî yapıların modern mimariye katkılarının ve bu yapıların toplumsal hafıza üzerindeki etkilerinin göz ardı edilmemesi gerektiğini vurguladı.